
Toplumsal bir varlık olan insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri; doğumundan itibaren çevresiyle etkileşime girerek yaşaması için gerekli olan davranışları öğrenerek kazanmasıdır. İnsanoğlu öğrenme yetisi ile doğar ve bireylerin eğitimi öğrenme yoluyla gerçekleşir. Öğrenme olmadan davranış değiştirme, kültürel değerlerin aktarımı gerçekleşemez. İnsanın kişilik gelişimi de dâhil olmak üzere gelişiminin önemli bir bölümünde öğrenmenin etkisi çoktur. Öğrenme, büyüme ve vücutta değişik etkilerle oluşan geçici değişmelere atfedilmeyecek, yaşantı ürünü olarak meydana çıkan davranış veya o anki davranışta geleceğe de dönük olarak kalıcı izli bir değişmedir. Öğrenmenin olabilmesi için bireyin davranışında değişiklik olması, yaşantı sonucunda meydana gelmesi ve belli bir süre kalıcı olması gerekir.
Öğrenme süreci tamamlandıktan sonra davranışta gözlemlenebilir değişim olmalıdır. Davranıştaki bu değişimler şu şekillerde olabilir;
- Birey, o güne kadar hiç göstermediği bir davranışı göstermeye başlar. Örneğin; Öğrenmenin ne olduğunu hiç bilmeyen bir kişi tarafından, öğrenme süreci sonunda öğrenme kavramının tanımının yapılabilmesi.
- Var olan davranış gelişebilir. Örnek vermek gerekirse; Yazı yazabilen bir çocuğun bir hikâye yazabilecek hale gelmesi.
- Daha önce öğrenilen yanlış davranış düzeltilebilir. Örneğin; 4×2 işleminin sonucuna 6 olarak cevap veren bir çocuğun, öğrenme işlemi sonucunda işlem sonucuna 8 diyebilmesi.
Öğrenme sonucunda meydana gelen davranıştaki değişimin, hastalık, ilaç, yorgunluk ve bunlar gibi etkenler nedeniyle geçici, anlık bir biçimde meydana gelmemiş olması ve davranışın sürekli olması gerekir.
Buna bir örnek vermek gerekirse; İlkokul 1. Sınıfta gösterilen Hayat Bilgisi adlı derste, bilinçli tüketici olarak tutumlu olmanın önemini öğrenen bir çocuğun okulda ve okul dışında gerek kendi malzemelerini gerekse başkalarının malzemelerini kullanırken tutumlu olması ve bu davranışın yaşam boyu devam etmesi.
Aynı zamanda öğrenme sonucunda gerçekleşen davranış değişikliği, bir yaşantı ürünü olmalı ve yine bu davranış değişikliklerinin amaçlı olması gerekir. Davranışta olan bu değişmeler sadece fiziksel olarak büyüyerek olmaması ve öğrenme sonucunda tutumların da değişmesi gerekir. Öğrenme sonucunda hatalarda azalmalar meydana geliyorsa sağlıklı bir öğrenme düzeyi geçirilmiş denilebilir.
Yukarıda saydığımız özellikleri taşıyan öğrenme süreci, kendiliğinden ve yönlendirilmiş olmak üzere iki biçimde gerçekleşebilir. Birey, başkası tarafından herhangi bir yönlendirme olmadan, kendi kendine yaptığı bir eylem ya da duyu organları aracığıyla gerçekleşen yaşantı sonucunda kasıtlı ya da kasıtsız olarak öğrenebilir. Bu öğrenme biçimine kendiliğinden öğrenme denir. Bireylerin günlük yaşamlarında gerçekleşen öğrenmelerin büyük bir kısmı hali hazırda kendiliğinden öğrenilmiştir. Kendiliğinden öğrenmede; öğrenmeyi sağlayan, yaşantıyı oluşturan bireyin kendisidir. Kendiliğinden öğrenme, duyu organları, deneme-yanılma, model almayla gerçekleşebilir. Örnek vermek gerekirse; İnsan, sobanın sıcak olduğunu dokunarak, limonun ekşi ve biberin acı olduğunu tadarak, özel bir davete giderken nasıl giyinileceğini çevresindeki diğer davranışlarını gözlemleyerek, okulda nasıl davranılacağını da kendinden daha büyük öğrencileri taklit ederek öğrenir.
Bireylerin gereksinim duydukları her şeyi kendi kendilerine öğrenmeleri mümkün değildir. Çocuklar, konuşmaya başladıkları andan itibaren çevrelerindeki yetişkinlere her şeyle ilgili soru sorarlar ve yetişkinlerin onlara verecekleri cevaplar doğrultusunda öğrenmek isterler. İşte; bireylerin bu tür başka bir kişinin ya da bir aracın yardımı ile öğrenmesine yönlendirilmiş öğrenme denir. Yönlendirilmiş öğrenme, eğitim süreci sonucunda öğrenme etkinlikleriyle meydana gelmektedir. Sınıfta kazanılan öğrenmeler, televizyon izlerken, radyo dinlerken, kitap okurken öğrenmelerin tümü ve kitle iletişim araçlarıyla gerçekleşen her türlü öğrenme yönlendirilmiş öğrenme kapsamına girmektedir.
Bir yanıt bırakın