Öğretmen,öğrenci ve veli arasında iletişim

 

ogretmenogrenciYapılandırıcı yaklaşımın merkeze aldığı öğrencinin eğitim yaşamını ve başarısını etkileyen en önemli parametreler öğretmen, veli ve çevredir. Özellikle kırsal kesimlerde bu parametreler arasında iletişim problemi olması sebebiyle yapılandırcı yaklaşımın anlaşılmadığını düşünüyorum. 

Özellikle kırsalda ciddi bir tıkanma olduğunu gözlemledim. Halbuki öğrencinin okulda öğrendikleri ile okul dışında öğrendiklerinin birbiriyle uyuşup öğrenmeyi arttırması gerekir ancak kırsalda bu uyuşma olamadığı için öğrenci, okul ve okulda dışında öğrendiklerinin çatışmasını yaşamaktadır.

Ailenin eğitime ilişkin tutumu ve eylemleri içinde yaşadığı kültürün değerlerine göre biçim alır. Bu sebeple ailenin kent veya kırsal kültürüne ait olması öğrencinin eğitiminde önemli bir yer teşkil etmektedir.

Eğer aile;

Çocuğuyla hem anne-baba hem eğitici hem de kayıtsız şartsız onu kabul eden dostu olursa

Çocuğuyla güncel sohbetler yapıyor ise

Kitle iletişim araçlarından duyduğu öğrendiği bilgileri onunla tartışıp değerlendirme yapıyorsa

Çocuğunun okulunu,öğretmenlerini,arkadaşlarını merak edip ilgileniyorsa

Çocuğunun eğitimine gerçekten katkı sunabilecek niteliktedir.

Fakat kırsaldaki veli profili pek de bu tanımlara uygun değildir. Öğrencide öğrenmenin değil de çatışmanın yaşanmasının en önemli sebebi de budur.

Oysa öğrencinin okuldaki gelişimi ailesinin eğitime verdiği önemle doğru orantılıdır.

Kırsal kültürün eğitime karşı tutumu eskiye nazaran biraz daha esnemiş olsa da eskiye ait bazı izler hala mevcut. Örneğin kız öğrencilerin okula gönderilmemesi veya sadece zorunlu eğitimi almalarına müsade edilmesi gibi.

Kırsalda birleşik aile hala sürmektedir . Birkaç ailenin bir arada yaşaması (büyükanne, büyükbaba, amcalar, halalar, çocuklar) çocuğun yaşam alanını daraltmaktadır bu durumdan kaynaklanan sorunlar ilk olarak çocuğun eğitim yaşamını etkilemektedir. Anne babalar çocuklarıyla ve onların eğitimiyle, ihtiyaçlarıyla ilgilenememektedir. Çocuklarının sorularına yanıt ver(e)meyen aileler çocuğun aileyle paylaşımını sınırlamaktadır.

Çok çocukluluk ve çocukların küçük yaşlardan itibaren aile geçimine katkı sunmaları bu kültürün eskimeyen özelliklerindendir. Çok çocuklu olan kırsal ailede çocuk sayısının fazla olması anne-babaların çocuklarına yeteri kadar vakit ayıramamalarına sebep olmaktadır. Çocuklarının okulda başarılı olması onlar için çok önemlidir. Ancak okul başarısının sağlanabilmesi veya sürdürülebilmesi konusunda ailelerin sorumluluk alamadığını fark ettim. Bu durumu farkeden öğrenciler de velilerinin eğitimi ciddiye almadıklarını düşünerek okul ile ailenin uyumsuzluğu konusunda bir kez daha ikileme düşmektedirler.

Ailelerin yaptığı ciddi hatalardan biri de öğrenciye model göstermek adına onu en yakınındaki kardeşi,arkadaşı veya akraba çocuğuyla kıyaslamasıdır. Çocuk kendi kararlarını sadece okulda belirgince ifade edebilmekte, evde kararlarını uygulayabileceği bir zemin bulamamaktadır.

Çocuğun gelişimini sağlayacak TV programları ve okuma materyalleri konusunda seçici davranılamamaktadır. Bu konuda öğrenciler de velilerinden gördükleriyle yetinmektedir.

Veliler çocuklarını , kendileri için yüksek düzeyde meslek ve eğitim standartları koymaları konusunda öğütlüyor ve bunun için çaba göstermeleri için özendiriyorlar. Ancak bölgede meslek çeşitliği yok denecek kadar az olduğundan okunarak edinilen meslekler özendirilmekte ve bu konuda da sadece bilinen öğretmenlik,doktorluk,avukatlık gibi meslekler örnek gösterilmektedir.

Etkili iletişimin en önemli öğelerinden biri de dönüttür

Dönütün istenilen düzeyde olabilmesi için süreç içerisinde alıcının vericiden daha etkin olması gerekir.

Bu durumda öğretmen öğrenciyi öğrenme alanına çekebilmek için çok donanımlı ve becerikli olmak zorundadır.

Fakat öğretmen yeni atandığı kırsala, kırsal yaşamının değişkenlerine ve en önemlisi de yeni yaşamına yabancıdır.

Bu durumda kırsala tecrübesiz yeni öğretmenlerin değil de tecrübeli ve kırsalın zorluklarına karşı durabilecek yeterlilikte öğretmenlerin gitmesi gerekmektedir.

Kırsala atanan öğretmenlerin çoğu mesleğe başlarken büyük bir aşkla başlar ancak bir süre sonra öğrencilerle aralarına sert bir duvar çekerek karşılıklı saflara dizilirler.Halbuki gerek toplumun gerekse bireylerin ördükleri duvarları yıkmak en başta öğretmene düşer.

Bu da ancak öğretmenin öğrencinin yaşam alanına girmesiyle mümkün olur. Öğretmen üniversitede eğitim bilimleri derslerinden öğrendiği bilgileri pratiğe geçirememenin burukluğu ile şartların elverdiği ölçüde öğrenciyi kazanmaya çalışır. Ancak çocuğuna yardımcı olamayan veli, öğretmene de nasıl yardımcı olacağını bilememektedir. Bu durumda öğrencinin de velinin de çevrenin de tüm yükü öğretmene düşmektedir. Öğrencisine yakın olmak isteyen öğretmen öğrencinin özel sorunlarına cevap bulmaya çalışırken kendini eğitsel, toplumsal ve ekonomik sorunlar yumağı içerisinde bulur.

Öğretmenler öğrencilerin ders dışı konularda da gelişmelerini sağlamak için güncel olayları derste ya da ders dışında fırsat buldukça tartışmakta öğrenci gelişimine katkı sunmaya çalışmaktadır. Öğrenciler de öğretmenlerin kendileriyle ilgilenmesinden hoşlanmakta ve kendilerine ilgi gösteren öğretmenlerin derslerine daha fazla ilgi duymaktalar.

Evde uygun ortamı ve gerekli ilgiyi bulamayan çocuk okula gittiğinde öğretmen ona sadece televizyondan gördüğü bir ortamdaki gibi davranır. Oysa öğretmen ne kadar iyi niyetli olursa olsun sonuçlar yeterli olmayabilir,çünkü çevre ciddi bir parametredir.Öğretmenin anlattıkları, derste öğrendikleri eve gittiğinde işine yarayacak mı? İlköğretim veya lise mezunu olmak (maalesef üniversite kavramı sayıları ihmal edilebilecek kadar az kişide vardır) ona yaşamında ne katacak? Gibi sorular öğrencinin kafasında yer etmeye başlar. Sokağa çıktığında içinde bulunduğu çevreyi sorgulamaya başlayan öğrenci etrafındakilerin de kendisi gibi olduğunu fark ettiğinde hem üzülür hem sevinir. Üzülür, çünkü okulda öğretmenin bahsettiklerinden hoşlanmakta o yaşamı merak etmektedir; sevinir çünkü yalnız olmadığını, herkesin kendisi gibi olduğunu gördüğünde, öğretmenin söylediklerini uygulayamayışının pişmanlığını azaltmış olur. Bu durum öğrencinin, öğretmen, veli ve çevre arasında çatışma yaşamasına yol açar.

Öğrencinin okul başarısında öğretmenlere göre rol oynayan faktörler aşağıdaki gibidir.

  • Ailenin tutumu
  • Çevrenin tutumu
  • Kendisinin tutumu
  • Toplumsal zemin(farklılıkların çok olması)
  • Materyal sıkıntısı
  • Öğrencinin kalıtsal özellikleri
  • Ekonomik etkenler
  • Plansızlık ve düzensizlik

Başarının artması için öğretmenlerin öngördüğü çözümler aşağıdaki gibidir.

  • Ailenin eğitime bakışının nitelik kazanması
  • Öğrencinin okulu sanal bir ortam olarak değil de bir yaşam alanı olarak görmesini sağlama
  • Sınıf mevcutlarının aza indirilmesi
  • Eğitim fakültelerinin çevrelerindeki okullarla yakın ilişki halinde olması
  • Öğrencinin okulu ve öğretmeni severek okula gelmesi ve istekli olması
  • Çevrenin eğitime destek vermesi
  • Materyal eksikliğinin minimuma indirgenmesi
  • Ailenin içinde bulunduğu çevrenin çocuğun eğitim yaşamını durdurması veya sekteye uğratması önlenmelidir.
  • Zira kız çocuklarının okullaşma oranı artmış olsa da hala kız çocuklarının büyük bir kısmı sadece ilköğretime kadar(bazı sı ilköğretimi de bitirememektedir) okuyabilmekteler.
  • Ayrıca mevsimlik işlere gönderilen çocuklar yıl sonunda yapılan SBS,DPY sınavlarına girememekte veya çok azı girmektedir
  • Öğretmenlerin hepsinin öğrencilerle diyaloglarının güçlü olması halinde eğitimde kalitenin artacağı yönünde tespitte bulundukları görülmüştür

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.