İlerlemecilik hakkında

İlerlemecilik yani progressivism, 19. Yüzyılda Amerika’da sosyal reformların gerçekleştirilmesi ve ortak bir demokratik düşüncenin benimsetilmesi amacıyla ortaya çıkmış, John Dewey’in eleştiri ve katkılarıyla önderlik ettiği, pragmatist felsefenin eğitime uygulanış biçimidir. Bu çerçevede, ilerlemecilik ontolojik manada pragmatist gerçeklik anlayışından yola çıkarak, gerçekliğin sadece insanın eylemleri aracılığı ile çevresiyle etkileşiminde deneyimlerinin sonucu bir anlam verdiği şey olduğunu ileri sürer ve gerçeği geliştirme ve ilerlemenin bir aracı olarak görür. Zaten W. James da pragmatizmi gerçekliğin doğrusuna ulaşmada bir yöntem kuramı olarak izah etmiştir. Gerçeklik pratik açıdan anlamlı olandır ve bu anlam da doğrudur. Her şey deneyimle anlamlandırılabildiği ölçüde değerlidir. Her tür düşünce gerçekleştirilme olanağına göre anlam ve yine gerçekleştirilme olanağına göre belli bir değer kazanır. Metafizik bir deneyim alanı olmadığı için bir anlama ve bir değere sahip değildir. Gerçeklik ancak deneyimle elde edilebilecek doğal bir ortamda anlam bulur. James’a göre, gerçeklik tecrübe edilebilir bir gerçeklik olduğu müddetçe, hem o hem de insanın onun hakkında ulaştığı doğrular sonsuz bir değişim sürecine girer. Bu değişim sürecinin belli bir amacı dahi olsa sonuç her şeye rağmen başkalaşımdır. Bu bağlamda gerçeklik bir araç olarak ortaya çıkar. Araçlar, amaçlar kadar önemlidir çünkü birbirinden ayrışın değildir. Bu bütünlük içerisinde anlamlı kılınacak gerçekliğin ve de hiçbir şey sonsuza kadar sabit kalamaz. Çünkü her şey zamanla değişiklik gösterir. Yine James’a göre, gerçeklik büyük oranda daha önceki gerçeklikleri aşarak ortaya çıkar. Bu nedenle, bu gerçekliğin özü değişmedir. Fakat bu değişme salt değişme için değişme değildir. Yukarıda bahsettiğimiz düşüncelerde James ile hem fikir olan Dewey, bu pragmatik düşünceler doğrultusunda yeni bir eğitim teorisi geliştirmiştir ki bu da; ilerlemeciliktir.

Bu bağlamda, ilerlemecilik, eğitimin, sürekli var olan gelişme ve değişmelere göre, bireyin çevresiyle ilişkisini devam ettirdiği sürece, kendi tecrübelerinin gelişimi ve yenilenmesini mümkün bırakacak şekilde, bilimsel bir mahiyette yapılandırılmasını savunur. Bu düşünce, Dewey’in kitabında da geçmektedir. Aynı zamanda eğitimde, araçlar ve sonuçlar birbirleriyle çok sıkı bir ilişki içerisindedir. Bu yüzden pozitif anlamda bilimsel bir temele dayalı, sürekli değişmeye açık olmalıdır. Eğitim bir sonuç değildir. Eğitim, bir süreç olmakla birlikte hayata hazırlık aşaması değil, hayatın kendisidir. Bu hayatta, gerçeklik yaşamdan ayrı, bilinemez, ulaşılamaz değil bireyin de aktif bir şekilde katıldığı ve içerisinde bulunduğu gerçek yaşamın kendisi olduğu fikri hissettirilmelidir. Eğitim, bireylerin ilgi alanları dikkate alınarak seçilmiş maksatlı yaşantılarla, insan doğası ve çevresiyle bir bütünlük içerisinde olacak şekilde yapılandırılmalıdır.

İlerlemecilik, pragmatist düşünce gereği insanın doğasıyla bir bütünlük arz etmesi bakımından, bilgiyi insanın çevresiyle etkileşiminin bir sonucu olarak ele alır. Bu noktada zihin pasif konumdaki bir alıcı değil, aktif konumda olan katılımcı ve oluşturucudur. İnsan eylemde bulunarak deneyim yoluyla aktif bir şekilde bilgiyi oluşturur. Bu bilginin doğruluğu ise James’a göre insana verdiği tatmin hissiyle, Peirce ve Dewey’e göre ise bilimsel sınama durumlarına bağlıdır. Pragmatist varlık felsefesi bakımında gerçeklik bir bağıllık taşıdığından bilgiye ulaşmada kullanılacak yöntemler de daha tatminkâr olanları bulununcaya kadar güncel, yürürlüktekiler kullanılır ve doğanın bilgisi insandan ayrı olmadığından da keşfetme yoluyla değil, kendi eylemlerini ve problemlerin titiz bir şekilde, bunlara katılımcı olarak araştırma yoluyla oluşturulabilir.

Eğitimde bu durum seçilmiş problemler çerçevesinde öğrenme durumları oluşturarak, bireylerin çevredekilerin durumları hakkında bir fikir edinmelerine imkân sağlar. Eğer bu çalışmalarda genel ya da öğrencilerin ilgi ve alakalarına bağlı konular ele alınırsa, bireyler bunları algılayarak haklarında teori geliştirebilirler. Bu sayede öğrenme işlemi de gerçekleşmiş olur. Ayrıca bireyler amaçtan haberdar odluğundan öğrenme anlamına uygun bir şekilde, anlamlı, kolay ve kalıcı olur. Dewey’in fikirlerine göre, ilerlemeci (progressive) eğitim felsefenin en göze çarpan tarafı öğrenme süreci boyunca bu faaliyetleri yönlendiren amaçların tespit edilip, öğrencinin bu olaya doğrudan katılımına verdiği önemdir. Katılım demokratik bir tutumdur ve demokratik eğitim ortamında katılım ve araştırma özgürlüğü bulunur. Bu özgürlük bilgiyi elde etme sürecinde, bireyleri daha aktif kılarak doğrudan yaşantı yoluyla çevreyle deneyimsel etkileşimi ve dolayısıyla da öğrenmeyi daha etkili bir biçimde sağlar.

Okul sadece hayata hazırlık değil, hayatın bizzat kendisidir. Bu yüzden öğrencinin ilgi ve merakı önemli bir etkendir. İnsan nasıl hayatı yaşayarak öğreniyorsa, okulda da aynı şekilde öğrenir. Yaşantı içerisinde, katılımcı öğrenmede birey aktiftir. Bu aktivite ile somuttan soyuta doğru bir gidişat hâkimdir. Okul bu eylemlerin maksatlı organizatörü de olmalıdır. Bu organize içerisinde bireylerin fikir ve önerilerini serbestçe ortaya koyabilecekleri demokratik bir ortam sağlanmalıdır. Böylece birey kendisinin de bir parçası olarak organize ettiği realitenin bir parçası olan çevresiyle ilişkili eylemler sonucu oluşturduğu bilgiyle doğrudan doğruya yüzleşir. Bu yüzleşme ona pratik bir biçimde hayata karşı bir vaziyet alış, başka bir deyişle pratik olarak belli bir fayda sağlar. Şöyle ki birey, doğrudan katıldığı yaşantıda, bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor becerilerini ortaya çıkarıp kullanabilmekte, böylece kendi yeterliliklerinin farkına varmakta, kendine güven duymakta, bağımsız iş yapabilme gücü kazanma ve kendi ayakları üzerinde durabilme yolunda önemli adımlar atmış olmaktadır. Öğrenme, eylemler içerisinde kazanılan tecrübeler ile mümkündür ve her bir deneyim bir sonrakine alt yapı olur. Eğer böyle bir deneyim yoksa öğrenme de yoktur, bundan dolayı da kümülatif bir süreçten bahsedilemez. Bu sebeple, hayatın her alanında olduğu gibi eğitimde de pratik yaşantı ve onu sağlayacak faaliyetler çok önem taşır.

Dewey’e göre pratik faaliyet yaşantı alanına ait bir etkinliktir. Pratik faaliyet, gereksinimlerden ve değişiklilerden doğar. Bir şeyler üretmek ya da yapmak aslında var olan bir şeyi değiştirmek demektir; bir şeyleri tüketmek de aynı anlama gelmektedir. Bu nedenle değişmeye ilişkin tüm şeyler ve çeşitlilikler bu faaliyetin içindedir. Bilme ise kendi konusu gibi değişmezdir. Bu çerçevede eğitim açısından, bilgi-yaşantı arasında bilginin pratik, yani yaşantıyla ilgili, ona dönük yönü oldukça önem taşır.

Eğitsel amaçlı, organize, maksatlı yaşantılar sadece öğrenmeyi değil bireyin kişisel gelişimini de önemli ölçüde etkiler. Bu yaşantılar bir sosyal çalışma ortamında bulunduğu gibi insanlar arasındaki sosyal ilişkilerde de aynı özelliğe sahiptir. En kolay öğrenilen ve en çok akılda tutulan bilgiler beş duyu ile doğrudan yaşantıdan edinilmiş ve yaşantıyı en çok değiştiren, etkileyen bilgilerdir. Bu da bireylerin algıda hassasiyet noktalarını betimler. İlgi, öğrenme açısında oldukça önemli bir etkendir, ilgiye dayalı etkinlik de öğrenmeyi olumlu yönde etkiler. Bir çocuğun oturduğu yerden karakteri şekillenemez. Ancak fiziksel ve zihinsel katılımı sonucunda bu öğeler birbiri ile etkileşim içine girer.

Sonuç olarak ilerlemecilik, alışılmış eğitim anlayışına karşı çıkarak ezberleme ve kitaba bağlı eğitim yöntemlerini reddetmiştir. Okulun yapay bir öğrenme rotamı olmaktan çıkarılıp bireylerin gelişim özelliklerini göz önünde bulundurarak onların üretkenliğini geliştirecek ve fikirlerini önemseyen, problem çözme metoduna dayalı yaparak yaşayarak öğrenme modelini benimsemiş, demokratik bir kurum olması gerektiğini savunmuştur.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.