Varoluşçuluk nedir?

Çağdaş bir felsefe akımı olan varoluşçuluğun (egzistansiyalizm) ilk izleri, 19. Yüzyıl filozofları Soren Kirkegaard ve Friedrich Nietzsche’de görülmektedir. Ancak devamında 20. Yüzyıl filozofları Jean Paul Sartre, Karl Jaspers, Martin Heidegeeer ve Gabriel Marcel tarafından da çokça tartışılmış ve savunulmuştur. Varoluşçuluğa göre, insanın varoluşuyla doğal nesnelerin varoluşu arasında büyük bir farklılık, karşıtlık vardır. İnsan, irade ve bilinç sahibi olmasına rağmen bunlardan yoksun olan nesneler dünyasına atılmıştır. Varoluşçuluk, bir şeyin özünün yani bir şeyi o şey yapan şeyin, varoluşundan yani dünyada etkin olan bulunma durumundan önce geldiğine dair yaygın kanaate ve inanca karşı çıkarak varoluşun özden önce geldiğini ileri sürer. Varoluşçuluğun en bilindik temsilcilerinden olan Sartre’a göre insanda ancak yalnızca insanda varoluş özden önce gelmektedir. Bu da demektir ki, insan önce vardır, sonra şekillenir. Çünkü insan, kendi özünü kendi yaratıyor. Dünyaya atılarak, orada acı çekerek, savaşarak yavaş yavaş kendini belirler. Ancak bu belirleme yolu hiç kapanmaz her zaman açıktır. Sartre’ın bu düşüncelerine rağmen varoluşun özden önce gelişi diğer varoluşçu filozoflar tarafından farklı biçimlerde yorumlamışlardır. Sartre, Jaspers ve Heidegeerve diğer önde gelen varoluşçu filozoflar varoluşçuluğa dair ana konularda hatta varoluşçuluğun tanımından tutun ismine kadar her konuda anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Ancak varoluş özden önce gelir ilkesi irade ve bilinç sahibi olmayan diğer varlıklara nispeten insanın öznelliğine, özgünlüğüne ve bu anlamda özgürlüğüne vurgu yapar. Varoluşçuluğun sabit bir tanıma bağlanmaması da bu öznellik, özgürlük, irade ve sorumluluk problemi ile ilgilidir. Bu durum, özgürlüğe ilişkin radikal bir niteleme olan Sartre’ın bu konu ile ilgili hemen hemen her sözünden anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede varoluşçuluğun eğitime yansıması da özgünlük, özgürlük ve sorumluluk bağlamındadır. Bu bağlamda varoluşçuluk, geleneksel eğitim anlayışlarının bireyi katı bir topluluk ya da grup bilinci içerisinde bir eğitime tabi tutmalarını eleştirir. Çünkü varoluşçulara göre, grup hayatı, insanın bazı problemlerini gidermesine rağmen bireylik bilincini zayıflatır ve bundan dolayıdır ki özgürlüğünü kısıtlar hale getirir ya da tamamen yok eder. Böylece de insan daha farklı ve yoğun bir problem yumağının içine itilmiş olur. Birey, bireylik ve bireysel özgürlük oldukça önemlidir. Bu nedenle eğitim, insanda bireyselliği kurmalı, özgürlüğü geliştirmeli ve bunları karşı tehdit oluşturan her şeyi tespit ederek bunları ortadan kaldırmalıdır. Birey, gruba katılmaya zorlanmamalı, birey kendisi seçmelidir. Bu doğrultuda bireyin ne olacağına da kendisinin karar vermesi gerekir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.