Felsefe ve temel alanları

Felsefenin birçok tanımı olmakla birlikte, genel olarak, Yunanca “philo” (bilgelik) ve “sophia” (sevgi) kelimelerinin terkibi ile “philosophia” yani bilgelik sevgisi olarak yapılır. Felsefe, hikmeti sevme ve ona yönelme, bilmeyi isteme ve bir hakikat arayışıdır. İnsan var oldukça devam edecek ve bir kesinliğe mahkûm olmayan bir arayıştır. Jaspers’in deyimi ile “Felsefe yolda olmaktır” Bu yol ise bilgelik yoludur. Filozof da bilgeliğe yani hakikatin bilgesine ulaşmayı arzulayan ve bu yolda çabalayan, düşünen kişidir. Filozofların bu çabası, yürüttükleri entelektüel faaliyetler ve aralarındaki düşünce etkileşimleri ile bizzat kendilerinde gerçekleşir ve somut bir hal alır. Bir sistem endişesi gütmeyen bazı filozoflar düşüncelerini özdeyişler ya da denemelerle ifade edip bununla yetinmişlerdir. Fakat felsefe tarihi içerisinde pek çok filozof düşüncelerini tezler ve teoriler halinde sistemli bir şekilde ortaya koyarak temellendirme yoluna gitmiş ve her biri kendine özgü olan birer sistem kurmuştur. Sistem sahibi bu filozoflar, teorileri teorilerle, düşünceleri de diğer düşünceler ile ilişkilendirip felsefenin ilgi alanı içerisindeki bütün problemler arasında bilimsel bağlantılar kurmuştur. Böylece de felsefenin disiplinleri ve alanları ortaya çıkmıştır. Felsefeyi ilk kez mantık, fizik (metafizik ve doğa felsefesi) ve etik (ahlak felsefesi) olarak üçe ayıran Antik Yunan filozoflarında stoa okulunun kurucusu Kıbrıslı Zenon olduğu iddia edilmektedir. Fakat bu ayrım, Platon ve özellikle de Aristoteles’ten sonra sistematik bir yapıya kavuşmuş ve belirginleşmiştir. Felsefe genel olarak teorik felsefe ve pratik felsefe olarak ikiye ayrılmaktadır. Fizik ve metafizik, varlığa ve dolayısıyla doğaya ve doğaüstüne ilişkin problemler üzerine yoğunlaştığından dolayı doğa felsefesi olarak nitelendirilir. Bu alan üzerine disipline olan varlık felsefesi yani ontoloji, varlığın bilgisini ele alan bilgi felsefesi yani epistemoloji, bilginin yapısını biçimsel olarak inceleyen mantık ve bilginin bilimsel kesinliğini, bilimsel yöntemi ve kısaca bilimi kendisine konu edinen bilim felsefesi teorik felsefenin kapsamındadır. Etik yani ahlak felsefesi ise Sokrates’in insani problemleri gündeme getirmesiyle başlayan insan felsefesi kapsamında temel bir felsefe disiplini olarak gelişme göstermiştir ve felsefenin uygulamacı yönünü temsil etmesi ve diğer pratik disiplinlere kaynaklık etmesi bakımından felsefenin en temel pratik disiplindir. Bu doğrultuda, olması gerekenle ilgilenen ve bu yönde kendine konu edindiği alanlara ilişkin uygulamaları yani pratiği ve pratikteki değerleri taşıyan etik, estetik (sanat felsefesi), siyaset felsefesi, hukuk felsefesi, din felsefesi, eğitim felsefesi gibi disiplinler pratik felsefe kapsamındadır.

Felsefe, yukarıda bahsettiğimiz gerek teorik gerekse pratik disiplinlerinin tümünü kapsayacak şekilde, varlık felsefesi, bilgi felsefesi, mantık ve değer felsefesi (aksiyoloji) olarak dört temel alana ayrılmaktadır.

  1. Varlık felsefesi

Hem fiziksel hem de düşünsel her tür varlığın en temel özelliklerini soruşturan felsefi inceleme alanıdır. Adından da anlaşılacağı üzere, esas olarak varlığı ele alır ve “Varlık var mıdır? Varsa ne olarak vardır? Varlığın türleri nelerdir?” gibi sorular sorarak tartışır.

  1. Bilgi felsefesi

Bilen, bilinen (süje-obje veya özne-nesne) ilişkinin doğurduğu bir problem alanı olarak, bilginin imkânı ve imkansızlığını, bilginin kaynağını, araçlarını, sınırlarını, ölçütünü doğruluk ve anlamlılık problemi çerçevesinde mantık ilkeleri ile soruşturur.

  1. Mantık

Doğru düşünme ve akıl yürütme ilkelerini inceler.

  1. Değer felsefesi

Olanla olması gereken ayrımını içeren ve daima olumlu ve olumsuz bir şey olarak görünen değeri konu alır. Bu bağlamda ahlak ve sanat felsefesi gibi pratik felsefe disiplinlerinin “iyi-kötü”, “güzel-çirkin” gibi kavram ve nitelemeleri ile doğrudan sıkı bir ilişki içerisindedir.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.